HAMİLELİK ENERJİSİ
Dünyada üremeye destek ;
Tedavilerle ilgili yoğun çalışmaların ilk başarılı sonucu 1978 yılında, dünyaya sağlıkla gelen ilk tüp bebekle gerçekleşmiştir. Araştırmaların sonuçlarına göre yapılan tüm değişiklik ve yenilikler günümüzde kullanılan üremeye destek tedavilerin temelini oluşturmuştur. İlk başlarda sadece tüp bebekle sınırlı olan üreme için destek tedavilerine gün geçtikçe birçok yeni yöntem eklenmiştir.
Türkiye de bu gelişmeleri takip etmiş ve 1988 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ülkemizin ilk tüp bebek gebeliği gerçekleşmiş ve bebek sağlıklı bir şekilde doğmuştur. Ülkenin bu tedavi yöntemleriyle yeni yeni buluştuğu dönemlerde, tedavi merkezleri oldukça az sayıdadır. Ama insanların bu merkezlere oldukça yoğun talepleri oluşmaya başlamış ve devletin bu alana desteğiyle de tedavi süreçleri maddi manevi mutlulukla sonuçlanmıştır.
Türkiye’de infertilite;
Türkiye’de evli çiftlerin yüzde 15’inde infertilite yani kısırlık yaşanmaktadır. Özellikle son 20 yılda kısırlık bir üreme sağlığı sorunu olarak gittikçe daha fazla dikkat çekmektedir. Bu gidişata göre ülkemizin nüfusunun yarısı 20-30 yıl sonra yaşlı bir nesil olarak var olacaktır. Üremeye ilişkin sorunlar her iki cinsiyet için var olsa da, ülkemizde tüm bu yaşanılan deneyimin sosyal ve psikolojik sonuçlarını kadınlar yüklenmektedir. Birçok kadının doğal yollarla bebek sahibi olamadığı durumlarda uygulanan tedavi yöntemleri, bebek özlemi çeken kadınlara umut ışığı olmuş, bu da tüp bebek merkezlerine gösterilen talebin artmasına vesile olmuştur.
Dişilik Enerjisi kaç yaşında başlar ?
Dişilik enerjisi normalde 8-13 yaşları arasında her küçük kızın bedeninde yayılmaya başlar. Artık bedenlerinde çocukluktan genç bir kız olmaya doğru hızlı gelişmeler yaşanacaktır. Sonrasında ise üreme dönemi, menopoz dönemine kadar hayatınızdaki yerini alacaktır. Üreme döneminde deneyimleyeceğiniz üreme sağlığı tatmin edici ve güvenli bir cinsel yaşam, üreme yeteneğine sahip olma, ayrıca da üreme yeteneklerini kullanmada karar verme özgürlüğüne sahip olmaktır. Üreme sağlığı bir kadının her yaş dönemini ilgilendiren; ergenliği, üreme dönemini, sonrasında ise menopoz döneminin her anını kapsayan bir kavramdır. Çünkü günümüzde kadınların sağlık ihtiyaçlarının sadece hamilelik döneminde değil, kadın olarak yaşamın her anında ele alınması doğru olandır.
Ergenlik Dönemi
Normal bir ergenlik 8-13 yaşları arasında deneyimlenirken, günümüzde çoğu çocuk 8 yaşından önce erken ergenliği ya da 16 yaş sonrası geç ergenliği deneyimlemektedir. Her 8 genç kadından birinde adet düzensizliği ergenlikle birlikte hayatlarına dahil olmaktadır.
Bir dizi değişimin yaşandığı ve sonunda üreme yeteneği kazanılan ve çocukluktan erişkinliğe adım atılan ergenliğin dönem olarak erken ya da geç yaşanması çocuğun fizyolojik ve psikolojik gelişimini olumsuz etkilemektedir. Tüm bunlar da günümüzde daha otuzuna girmemiş genç kadınlarda bile normal yollarla hamile kalınmasını zorlaştırmaktadır. Oysa 14-45 yaş aralığına yayılan sonraki üreme dönemi içinde, doğurganlığın en fazla olduğu dönem 25-34 yaş aralığıdır. Bu yüzden genç kadınların bile çoğunlukla üreme için destek tedavi yöntemlerine başvurdukları gözlenmektedir.
Ayrıca yumurtaların çalışmayı durdurma dönemi olan menopozun; ülkemizdeki genel yaş aralığı 47-50 olarak kabul edilirken 40 yaşında ve hatta 30’lu yaşlarından önce bile erken menopoz teşhisi konan kadınlar belki de farklı sebepler yüzünden erteledikleri hamilelik sürecini yaşayamamanın pişmanlığını hissetmektedir.
Ülkemizde her ne kadar tüp bebek ve diğer destek tedavilerin başlangıcı dünyanın gerisinde olsa da, bugün gelinen noktaya bakıldığında kadınların yaşadığı tüm bu deneyimler; çağın imkanlarını yakalamış bir düzeyde üremeye destek tedavi uygulamalarının kullanılmasına neden olmuştur. Ülkemiz artık destek tedavi uygulamaları yapan Avrupa ülkeleri arasında 5’inci, dünyada ise 7’inci sırada yer almaktadır.
Aslında her kadın yumurtalarıyla birlikte doğmakta ve adet görmesiyle de ergenlik dönemi beyinde başlamaktadır. Çünkü sistem en tepede beyinden hipofiz beziyle bağlanarak, en aşağıda ise yumurtalıklar ve rahimle bir takım halinde çalışır. Bu her kadının içinde işleyen, eşsiz sistemlerden sadece biridir. Sistem her zaman aynı şekilde işlemektedir. Eski ailelerin “tekne kazıntısı” diye lakap taktıkları son çocukları genelde annelerinin kırklı ya da ellili yaşlarında dünyaya gelmiştir. Hatta çoğu ailenin ‘’emekli bebeği’’ dediği en küçük çocuğu; torunlarıyla eşzamanlı olarak büyümüştür. Bir zamanlar geçkin yaşlarda bile çocuk doğurabilen kadınlara ne olmuştur da artık genç yaşlarında bile hamile kalamaz olmuş ve otuzlu yaşlarda menopoz belirtileri göstermeye başlamıştır. Çocuk doğurma isteği eski dönemlerde bir kadını belki de hayatının en güzel dönemini yaşatırken , günümüzde çoğu kadın bu niyetle birlikte hamilelik sürecine hazırlanmaya başlamıştır. Bebeklerini kucaklarına almak isteyen kadınların , hamile kalmadan önceki dönemlerinde bedensel, zihinsel ve enerji olarak hazırlanmaları gerekmektedir.
Peki eskiden 40’lı yaşlarında bile kolayca hamile kalan kadınlar, ne olmuştu da artık 20’li yaşlarında bile kolayca bebeklerini kucaklarına alamaz olmuştu? Günümüzde kadın beyni, kadın ruhu ve enerjisi neden doğurganlığı unutmayı seçmişti? Şimdiki ailelerin , önceden bu kadar kolay bir şekilde bu deneyimi yaşayan ailelerden farklı olan enerjisi neydi?
Kadınların ve erkeklerin, toplum içinde zamanla var olan değişimi;
Kadınların ve erkeklerin, toplum içinde zamanla var olan değişimi; kadınları evlerinden çıkartarak özgürleştirdikçe; güçlü, meslek sahibi, ayakları yere basan annelerin sayısı günden güne artmıştır. Her kadının yumurtaları daha doğmadan gelişmekte, var olan yumurtalarıyla birlikte doğmakta ve yaşamları boyunca da onları kullanmaktadır. Geçmiş zamanlarda da, şimdi de değişmeyen tek gerçek budur. Bu güçlü ve bilgili kadınlar sağlıklarına , beslenmelerine , beden hareketlerine, beden ölçülerine dikkat etmektedir. En iyi doktorlara, hastanelere giden bu güzel kadınların unuttuğu şeyler vardır.
Sosyal hayat içinde, aktif rol alan her kadın becerikli yönünü insanlarla paylaşmaktan çekinmedi ve gerçekten de her zaman her yere yetişen, herkesle ilgilenen; üstelik kariyer ve çocuk yaparken kendinden çok şey vererek alma verme dengesinin ayarını kaçıran günler yaşar olmuştur. Girdiği güç mücadeleleri ona bir erkek gibi daha fazla güçlü ve verici olmayı öğretirken, becerikli yapısını dişiliğini destekleyerek ve alma enerjisini arttırarak yaşamayı unutmuştur. Oysa doğuştan gelen özelliklerinde kadının enerjisi alıcı , erkeğin enerjisi vericidir. Kadın anaç, kadın dişidir. Çoğu zaman belki de bir erkek gibi davranarak, dişiliğini yaşaması gerektiğini hatırlayamaz. Bazı bölgelerde kadın olmak , eksik ayıplı bir varoluş gibi gösterilirken; kadının yaşadığı tüm fiziksel gelişimler gizlenmesi gereken ayıplı durumlar olarak kabul edilirdi. Çoğu hitaplarda kadınlara seslenişler hep bir erkeğin eşi, bir erkeğin kızı olarak yapılırdı. Eski Türk filmlerinde 30’lu yaşlarında dişiliğiyle, anaç görüntüsüyle, giyimiyle bir anne edası taşıyan ve güven veren kadınlar; günümüzde içlerindeki çocuktan uzak olmayı seçmekte ya da fark etmese bile hayat içinde ona bahşedilen mucizevi özelliklerini kapatarak, dişi ruhunu unutmaktaydı. Tüm bu yaşanılanlar kadınların kendilerinden uzaklaşmasına sebep olurken, kendi içlerindeki çocuktan ve dişi yönlerinden uzaklaşmaları hamilelikle ilgili bu kadar sıkıntı yaşanmasına ve bu kadar tedavi yönteminin de çıkmasına sebep olmuştu. Üstelik eskiden daha fazla iç içe yaşayan kadınlar yaşadıkları tüm sıkıntıları paylaşarak içlerinde tutmamakta, o ağırlıktan kolayca özgürleşmekteydi. Bu paylaşımlar onların yalnız olmadığına dair de kendilerini iyi hissetmelerine vesile olmaktaydı. Günümüzde ise bu paylaşımlara ulaşamayan sosyal hayat kadını; samimi ve iyi niyetli desteklere daha çok ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Bir dönem kadınlar imece usulü bebeklerinin bezlerini yıkarken, şimdiki kadınlar da birbirlerine iyi gelen şeyleri sosyal medyada paylaşmakta, hamilelik sürecinde ve bebeklerinin iyiliği için kendi içlerine dönmeyi deneyimlemektedir. Çünkü enerjisi temiz ve yüksek anneler, sağlıklı hamileliklerin ,huzurlu ve mutlu bebeklerin varlığını sağlamanın ön koşuludur.
Gözleriniz şu anda bu satırlarla buluştuysa eğer;
Hayatınızın hangi aşamasında olursanız olun , gönlünüzde ve aklınızda bir bebeği dünyaya getirme niyeti var demektir. Belki şu anda evlilik hayalleri kurduğunuz bir sevgiliniz var, belki de şu an hissettiğiniz tek eksiklik sevgi dolu yuvanızdaki bebek gülüşleri. Şu an içinde bulunduğunuz durumun enerjisi her ne olursa olsun, gerçek olan tek şey anne olma isteğinizdir.
Gerçekten anne baba olmak isteğiyle , sadece bu duyguyu tatmak için çocuk doğurmak isteyenlerin yanında ; kendi yapamadıklarını çocukları üzerinde gerçekleştirmek istedikleri için; yalnız kalmaktan korktukları için bir çocuk dünyaya getirerek terk edilme enerjisini ortadan kaldırmak istedikleri için; hayatında görev bilinciyle ilerleyen ve sıranın çocuk doğurma görevine geldiğini düşünen kişiler gibi pek çok farklı duygu ve düşünce ile insanlar dünyaya çocuk getirmeye karar verebilirler. Yine aynı şekilde evliliğin enerjisini arttırmak, eşle aradaki bağı kuvvetlendirmek, neslini yürütmek için hamile kalmak isteyenlerin; aslında daha hamile kalmak istedikleri andan itibaren hissettikleri duygularla bebekleri onlara net rehberlikler vermeye başlamıştır. Mesela evliliği için çocuk doğurmak isteyen insanların içlerinde eğer korku varsa; aslında yapılması gereken ilk şey bu korkuyu iyileştirmek enerjisini dönüştürmektir.
Hangi nedenle olursa olsun çocuk doğurmak istiyorsanız , çocuk doğurma isteğinizin altında yatan ve size mesaj veren duygularınız gibi; hamile kalamamanızın altında ki durumların fizyolojik sebeplerinin yanında psikolojik sebeplerin de araştırılması oldukça önemlidir. Ruh , beden ve zihin bir bütündür. Ruh ve zihnin kendini hazır hissetmediği olaylar bedende can bulmaz. Anne olmak bilinçli bir tercih olmayı gerektirecek kadar önemli ve kadında psikolojik ve biyolojik hazırlığı gerektirecek kadar ciddi bir karardır. Bedende var olan ve üremeyi engelleyen bazı sorunlar gibi; bilinçaltında herhangi bir sebepten anneliği ya da babalığa karşı var olan olumsuz kodlamalar; annelik ve babalıkla ilgili yaşanılan olumsuz deneyimler de insanları çocuk sahibi olmaktan uzak tutmaktadır.
Genelde bir sene çocuk istedikleri halde olumlu bir sonuca ulaşamayan çiftler için kısırlık araştırmaları yapılmaya başlanır. Bu süreç içinde bazı çiftlerde fiziksel sorunlar olduğu gerçeğiyle yüzleşirken, bazılarının ise tüm sonuçları çocuk doğurmaya elverişli olduğu halde hamile kalınamadığını göstermiştir. İşte bu çiftlerin hamilelik yaşamasına engel olan şey enerji, yani bilinçaltı kodları ve belki de üzerlerindeki gereksiz ağırlıklardır. Öyle ki, iki farklı kadının yumurtlama sorunu yapılan tedavilerle birinin anne olmasına engel olmazken, diğeri bu süreci yaşamakta zorlanmaktadır. Ya da aynı yaşta ve çikolata kistlerine sahip iki ayrı kadından biri hiçbir tedaviye gerek olmadan bebek sahibi olurken, diğeri bu duyguyu tatmayı senelerce beklemektedir. İşte bütün bu yaşananların altında yatan sebep bilinçaltı kodlamalarıdır. Bütün bu kodlamaların enerjileri oldukça güçlüdür ve beyninizi bebek sahibi olmakla ilgili olumsuz bir şeye inandırarak sizi bu güzel duygudan uzak tutabilmektedir.
Şu an toplumda yaşanan üremeye destek tedavilerin yanında; bilinçaltında, karmada ve aurada yapılan temizlik oldukça derinde kalmış ve sizi çocuğunuzu kucağınıza alma mutluluğunun ertelenmesine sebep olan engellerden arındırmaktadır. Çünkü hamile kalamayan çoğu kadının, çocuk sahibi olmaktan korkan çoğu insanın bilinçaltı kayıtlarında bunu engelleyen travmalı bir anısı yer almaktadır. Baba ve dede gibi üst soy erkeklerin davranışlarına karşı duyulan nefret ve öfke; hamile kalmaktan uzak tutan başkalarının zihinlere aktardığı kodlar; taciz ve tecavüz travmaları; erkeklere karşı nefret; gelecek kaygısı; yetersizlik duygusu gibi birçok enerji bilinçaltında tutulduğu sürece beyin sizi hamile kalmayı tehlikeli görmekte ve sizi hamile kalmaktan korumak için elinden geleni yapmaktadır. Fiziksel olarak hiçbir sebep bulunamayan kısırlık teşhislerinin çoğu nedeni bilinçaltı kayıtları olabilmektedir. Hatırlanması gereken en önemli şey beynin gücüdür. Bazen beyin bilinçaltında bulunan düşünceler yüzünden sizi fiziksel olarak da hasta edebilecek kadar güçlüdür. Eğer karmanızın bir döneminde, yaşantınızın bir anında bilinçaltınızda anne olmanın ,çocuk doğurmanın tehlikesine dair bir veri varsa; beyin hamileliği bir tehlike olarak algılamakta ve sizi bu süreçten uzak tutmaktadır. Çoğu kistik yapının, sırf kodlamalar yüzünden oluştuğu ve bu kodlamalardan arınınca bedenin normal akışına döndüğü gözlenmiştir. Yine aynı şekilde uzun zamandır adet görmeyen kadınların, zihinlerindeki bloke olmuş enerjileri çözüldüğünde adet düzenlerinin akışı onları sevgi dolu bebeklerine kavuşturmaktadır.
Çiftlerden hangisinin bebek sahibi olmakla ilgili bir sorunu olursa olsun;
Çiftlerden hangisinin bebek sahibi olmakla ilgili bir sorunu olursa olsun, sorun yaşayan kişi eğer partnerine karşı kendini kötü hissederse; bu ilişkiyi olumsuz etkilediğine dair bir suçluluk duygusuna kapılırsa ve zaten başkaları tarafından da kısırlıkla ilgili suçlanıp rencide ediliyorsa ; yapılan tıbbi müdahaleler yanında enerjisi desteklenmemiş olur. Böylece de dengeleyemediği enerjisi, çok yaşamak istese de bu güzel sonuçtan onu alıkoyacaktır. Tıbbi müdahalelerin yanında bir insanın morali ve enerjisinin rahatlığı süreci fazlasıyla etkilemektedir. Hamile kalma konusuna kafayı çok takmak ve cinsel hayatınızı buna odaklayıp rutin bir hale sokmak sizin enerjinizi olumsuz etkiler. Oysa ki, rahatlamak, eşinizle sevdiğiniz şeyleri yapmak, cinsellikle ilişkinizi desteklemek, hamile kalma konusunda çok fazla düşünmemek sizin enerjinizi daha fazla destekleyecektir. Üzerinizden baskı kalktığında sürece daha kolay girdiğinizi görürsünüz. Evlat edinip de çocuk sevgisini ailesine katan, evlatlarını yüreklerinde büyüten insanların peşi sıra hamile kalması, odaklarını koşulsuz sevgiye yönlendirmelerinden kaynaklanmaktadır.
Aynı şekilde , hamile kaldıktan sonra düşük yaşanmasına fiziksel sorunlar kadar yine bilinçaltı kayıtları, kodları ve enerjiler de sebep olabilmektedir. İnsanların enerjisini artık daha taşımak istememek, birinin daha fazla sorumluluğunu almak istememek, yorgunluk ve bıkkınlık gibi enerjiler kadınların hamilelik sürecinin bir döneminde bu deneyimi yaşatmaktadır.
İşte Hamilelik Enerjisi kitabı ;
İşte Hamilelik Enerjisi kitabı içinde aslında hepimizin bildiği ama hatırlamasında fayda olacak ve hamile kalmayı, hamilelik sürecini destekleyecek bir sürü keyifli bilgiyle doludur. Kitaptaki bilgilerin ve çok daha fazlasının sizinle yaşanacağı bu seminerde annelerin daha doğmamış bebekleri için yaptığı her şeyi enerjiyle de desteklemek; süreci anne ve bebek adına , dolayısıyla da baba adına sağlık ve keyifle desteklemek için sizinle birlikte oluyoruz.
Hayatınızın yeni dönemine hazırlanırken, ayrıca hayatınıza eklenecek yeni rolünüze de hazırlanmaya başlarsınız. Anneliğe… Nasıl onun kıyafetinden, daha şimdiden seneler sonra gideceği okula kadar düşünüyorsak; önem vermemiz gereken en önemli şeyin önce kendi enerjimiz ve dolayısıyla da onun enerjisi olduğunu hatırlamalıyız. Çünkü enerji demek sağlık demektir. Enerji huzurdur, enerji bolluktur, enerji sevgidir…Enerji sizin mutluluğunuzun, bebeğinizin mutluluğuyla artması demektir. Bu yüzden sizin kendi enerjiniz ve hayatınız adına sahip olacağınız her farkındalık , yaptığınız her enerji dönüşümü tüm düşük enerjilerden sizi ve bebeğinizi kolayca özgürleştirecektir. Nasıl bir anne çocuğunun yaşadığı bir sıkıntıyı kolayca fark ediyorsa, bir anne olarak karmanızda hissettiğiniz, fark ettiğiniz dönüştürdüğünüz her şey, bebeğinize şifa olarak yansıyacaktır. Ayrıca bu hazırlık süreci bebeğiniz için olduğu kadar; içinizdeki çocuğun da, anneliğe hazırlanma zamanıdır. İçinizdeki çocuğun kendini güvende ve mutlu hissetmesi doğacak bebeğiniz için mutlu ve kendine güvenen bir anne yaratacaktır. Tüm bunların temel enerjisini oluşturacağınız Hamilelik Enerjisi Semineri, sizin için harika bir başlangıç noktası olacaktır.
Hayatın her anında hamilelik enerjisiyle çok daha sağlıklı ve keyifli yaşamanız için enerji seviyenizi kolayca yükselteceğiniz bu eşsiz seminerin her anında kendiniz ve niyet ettiğiniz ya da şu an bedeninizde olan bebeğiniz için aslında eşsiz bir yatırım yapıyor olacaksınız. Böylece anne adayı olarak sizin, sizin enerjinizi olduğu gibi hisseden bebeğinizin ve bedeninde değişiklik olmasa bile süreci sizinle şaşkınlıkla yaşayan baba adayının enerjisi yükselecek. Tüm toksik enerjilerden kolayca arınacak. Böylece de bu sürecin her anından keyif aldığınız harika günlerle dolu eşsiz bir deneyim sizinle olacak.
İçinizdeki çocukla , bebeğinizin eşsiz buluşması için sizinle seminerimizde buluşmaya niyet ediyoruz.
Sevgiler...
Zişan Durma